Şairlerimizden Bir Kaç Tanesi
Neşat Ertaştan Türkü Sözleri Ve Hikayesi
Acem Kızı
Acem kızı görenleri kendine hayran bırakacak güzellikte biriydi.Bembeyaz bir teni , simsiyah saçları , toprak rengi gözleri vardı.Her zaman o iri gözlerini çekik çekik sürmeler süslerdi.Her ne kadar çok hareketli gibi görünse de bir hüzün vardı gözlerinde.Gülümserken bile gitmeyen bir hüzün.
Ali hep ovaya çalışmaya gittiğinde görürdü onu.Öyle güzeldi ki bakmaktan alıkoyamazdı kendini.Bir yandan işini yapar bir yandan da sessizce ovanın ortasında açan çiçeği izlerdi.
Acem kızı ara sıra başını kaldırır ve Ali'nin gözlerinin içine bakardı.Dudaklarında anlık bir gülümseme olur , sonra başını öne eğerdi.Bu bakış bu gülümseme Ali için dünyaya bedeldi.
Geceler boyu Ali acem kızı'nı göreceği sabahları bekler ve heyecandan uyuyamazdı.Bir gün tüm cesaretini topladı artık onunla konuşmalıydı.Uygun zamanı bekledi ve onu yalnız kaldığı bir an yakaladı ve dur acem kızı korkma dedi.Seni her gün izliyorum gel benim sevdiğim ol.Acem kızı'nın gözlerinden bir damla yaş aktı ve koşarak uzaklaştı Ali'nin yanından.Ali anlam verememişti bu gözyaşlarına.
O günden sonra acem kızı hiç gelmedi.Ali korktu ona bir şey mi oldu diye.Ama çok zaman sonra öğrendi ki sevdiği kız başka bir köye ve üstelik yaşlı bir adama başlık parası için gelin verilmişti.Artık tadı yoktu yaşamanın.Ali günlerce ovada dolaştı ve bu türkü döküldü dudaklarından her soluğunda acem kızı diye haykırdı.
Acem kızı bu türküyü duydu mu ya da Ali'nin bu türküyü kendisine yazdığını biliyor mu bilinmez ama bizler yıllardır söyler ve yaşarız bu yarım kalan sevdayı.
ACEM KIZI TÜRKÜ SÖZLERİ
Çırpınıp da şan ovaya çıkınca
Eğlen şan ovada gal Acem kızı
Uğrun uğrun gaş altından bakınca,
Can telef ediyor gül Acem kızı
Seni seven oğlan neylesin malı,
Yumdukça gözünden döker mercanı.
Burnu fındık ağzı gayfe fincanı,
Şeker mi şerbetmi bal Acem kızı
Avrupa kurban olsun kara kaşına
İngiliz,Fransız değmez döşüne
Amerika, Belçika düşmüş peşine
Bir de Alman kurban bil Acem kızı.
Silkinip de Hanova’ya çıkınca
Eylen Hanova’da kal Acem Kızı
Uğrun uğrun kaş altından bakınca
Can telef ediyor gül Acem Kızı
Canım kurban olsun kıymet bilene
Belin ince boyun benzer fidana
Ateşine yandı Tarsus Adana
Getirdin başıma hal Acem Kızı
Silkinip de Hanova’ya çıkarsın
Misk ü amber gül yanağa takarsın
Kaş altından uğrun uğrun bakarsın
Can alır sendeki tel Acem Kızı
Yavru şahin gibi ben de döneyim
Yeleli de kıratıma bineyim
Berdül aynasında gökçek yanağın
Dudağından akar bal Acem Kızı
Canani aşık da der ki naz olur
Yavaş salın sonun belki hız olur
Mısır haznesini versem az olur
ZAHİDEM TÜRKÜSÜ'NÜN SÖZLERİ VE HİKAYESİ
Aşık Arap Mustafa 1901 yılında Çiçekdağı`na bağlı “Orta Hacı Ahmetli” köyünde doğmuş. Ailesini çok küçük yaşlarında kaybetmiştir. Mustafa 10 yaşına kadar bir akarabasının yanında, yetim ve öksüz olarak büyümüştür.
Mustafa`nın babası, o zamanlar, o yörede, düğünlerde derneklerde oynanan “Koca Oyunu” adlı oyunda “Arap” rolünü oynarmış. Mustafa`yada babasından ötürü Arap lakabı takılmış çevresinde “Arap Mustafa” adıyla tanınmıştır. Yetim ve öksüz kalan Arap Mustafa 10 yaşında Yukarı Hacı Ahmetli köyünden Hacı Bürozade`lerden Mehmet`in yanında çiftçi olarak yetişmeye başlar. Zamanla çalışkanlığıyla, babayiğitliğiyle ve giyimine kuşamına özen gösteren yakışıklı ve mert bir delikanlı görünümüyle herkesin beğenisini ve taktirini kazanır. Bu sıralarda da Mustafa`yetişir ve askerlik çağlarına yaklaştığında da ağasının kızı olan Zahide`ye gönlünü kaptırır, fakat fakir ve kimsesiz olduğundan bu sevdasını bir türlü dile getiremez, sevdası içten içe hergeçen gün büyür.
Askerlik çağı gelen Arap Mustafa sevdasını söyleyemeden vatani görevini yapmak için askere gider, ama aklı deliler gibi sevdalandığı Zahide`sinde kalmıştır. Köydeki sevdiği dostlarına devamlı mektuplar gönderip Zahide`sinden haber almaya çalışır. En son haberde Zahide`nin başka birisiyle evlendirileceğini ve düğünününde bir hafta sonra olacağının haberini alınca, üzüntüsünden bu türkünün sözlerini şiir olarak söylemiştir.
Kimi yerlerde bu türkünün sözlerini Arap Mustafa`nın “Hektor” adında arkadaşının kaleme döktüğü söylenir.
Sözleri besteleyen Neşet Ertaş`dır.
Arap Mustafa`nın bu büyük sevdasından dolayı, zamanla ismi “Aşık Arap Mustafa” olarak anılmaya başlanmıştır.
Türükünü Orjinal Hali:
Zahide’m kurbanım n’olacak halim
Gene bir laf duydum kırıldı belim
Gelenden gidenden haber sorarım
Zahide`m bu hafta oluyor gelin
Ezeli de deli gönül ezeli
Çiçekdağında döktü m’ola gazeli
Dolaştım alemi gurbet gezeli
Bulamadım Zahide’mden güzeli
Gurbet ellerinde esirim esir
Zahide’m kurbanım hep bende kusur
Eğer anan seni bana vermezse
Nemize yetmiyor el kadar hasır
Daha sonradan orjinaline bazı dörtlükler eklenmiştir. Onun da hikayesi şöyledir.
Neşet Ertaş`ın bir röportalında muhabir Neşet Ertaş`a
-”zahide” kim ? diye soru yöneltir
-herkesin vardır bi tane
- sizinki kim ?
- sevdim ama kavusamadim… Zahide’m türküsünü çığırdım, türkü çok tutuldu, sonra baktim baska türkücüler de, Zahide’m türküsüne yeni yeni dörtlükler eklemeye başladılar. Zahide’m türküsü uzadikça uzadı, sanki bir destan oldu, dilden dile dolaştı. Meger, herkezin bir Zahide’si varmış.
- ya sizinki?
- benim ki, boynumu bükük koyan eski bir aşk hikayesi. Çalgıcı dediler kız vermediler.
Alır sazı eline ve…
“Yarin aşkı ile arttı hep derdim,
Babamı bir yere dünür gönderdim”
ve der ki;
- vermediler. O zamanlarda Kırşehir`deydim, kızı istemeye babamı gönderdim, küçükken beraber evcilik oynadığım arkadaşımdı, onunla evlenemeyince çok üzüldüm, kaderime küstüm ve Kırşehir`den ayrılıp Ankara`nın yolunu tuttum.
Alır sazı eline…
Bir ev kiraladım münasip bir yerde
Kaldı kavim kardeş hep Kırşehir`de
Bu aşk hançerini vurdu derinden
Çaresini bulamazsin ölüm dediler
devamında Ankara`daki günlerini sazıyla dile getirir.
Yarin aşkı ile döndüm şaşkına
Arada içerdim yarin aşkına
- bu aşk ilk aşkmıydı ?
- evet, daha üç yasindayken, evcilik oynardik. Babamdan saz çalmayi ögrendim ve ilk o kıza çaldım.
- neden o kızı size vermediler
-çalgıcı dediler, vermediler, tabi bu durumu açık açık söylemediler ama çok yüksek başlık parası istediler, çalgıcı dediler, kız vermediler…
Türkü Nedir?
Zahidem Türküsünün eklenmiş hali;
Zahide Kurbanım n’olacak halim
Gene bir laf duydum kırıldı belim
Gelenden gidenden haber sorarım
Zahidem bu hafta oluyor gelin
Hezeli de deli gönül hezeli
Çiçekdağı döktü m’ola gazeli
Dolaştım alemi gurbet gezeli
Bulamadım Zahidem’den güzeli
Ay ile doğar da gün ile aşar,
Zahide’mi görenin tebdili şaşar
İyinin kaderi kötüye düşer,
Diken arasında kalmış gül gibi.
Zahide’m kurbanım kurtar bu dardan
Baban anlamadı bizim bu haldan
Kekiline sürmüş kokulu yağdan,
Derdin beni del’ediyor Zahide’m.
Ziyaret’ten çıktım Cender’in özü
Kum gibi kaynıyor Zahide’m gözü
Aslını sorarsan esalet yerden
Hacı Bürolardan Mehmet’in kızı.
Gurbet ellerinde esinim esir
Zahide’m kurbanım hep bende kusur
Eğer baban seni bana verirse
Nemize yetmiyor el kadar hasır.
Çiçekdağı’nda da hiç gitmez duman
Zahide’rn kurbanım hallarım yaman
Yapamadım şu babayın gönlünü
Fakir diye bana vermedi baban.
Anamdan doğalı çok çektim cefa,
Şu yalan dünyada sürmedim sefa,
Adımı namımı soran olursa,
Orta Hacı Ahmetli Arap Mustafa.
Arap Mustafa`nın kendisine bu derece büyük aşk duyduğunun haberini alan Zahide, Mustafa için şu şiiri dile getirmiştir.
Bu şiir`i H.Vahit Bulut 1973 yılında Yukaru Hacı Ahmetli köyünden Zahide`nin yakın arkadaşı ve sırdaşı olan Fatik`den derlemiştir.
Arapoğlu derler gayeten atik
Gözleri kara da, kaşları çatık
Git nazlı yardan bir haber getir
Bastığın yerlere kurbanım Fatik.
Ağlayarak yayığımı yayarım
Yarim gitti günlerini sayarım
Çıksa Büyüköz’e mendil sallasa
Islık çalsa ıslığını duyarım.
Coşkuna da deli gönül coşkuna
Aşkından Zahide döndü şaşkına
Sensiz edemiyom nazlı civanım
N’olur bir yol görün Allah aşkına.
Zahidem türküsüyle ilgili Neşet Ertaş`ın bir anısını;
Neşet Ertaş`ın yeni yeni isminin duyulduğu zamanlar, Anadolu`da turneye çıkmış ve aynı dönemlerde de Zeki Müren`in en ünlü zamanları, tanımayan, bilmeyen, duymayan yok.
Zeki Müren ve Neşet Ertaş`ın aynı zamanlarda aynı şehirde konserleri varmış. Zeki Müren`in konserine ilgi beklenenden az olunca, Zeki Müren bunun sebebini sormuş ve öğrenmiş ki herkesin Neşet Ertaş`ın konserine gittiğini ve kendisinin konserine ilginin bu nedenden az olduğunu öğrenmiş. Hemen Neşet Ertaş`ı yanına çağırmış.
Neşet Ertaş gelir, Zeki Müren bir rakı masasında onu dinlemeye niyetlenip, çal bakalım der.
Neşet Ertaş`ın da gençlik zamanları yeni yeni ismini duyurmaya başladığı, en coşkulu ve en heyecanlı olduğu zamanlar, vurmuş sazın tellerine başlamış Zahidemi söylemeye… ama ne söyleyiş, Neşet Ertaş söyledikçe, Zeki Müren kendinden geçer, millet zor tutar, vurur kendini yerden yere. 2. kıtaya Zeki Müren girmiş, Neşet Ertaş der ki; “Zeki Bey bir okudu ama duymanız lazımdı, billur gibi bir ses, yıktı ortalığı geçti” diye anlatır.
Daha sonradan Zeki Müren de Zahidem türküsünü seslendirir, ama türkü olarak değilde daha çok ağıt tarzında seslendirmiştir.
NEŞAT ERTAŞ